8 Eylül 2007 Cumartesi

Ester.

Annem'e.

Hasretin sıcak zehri akmış koynuna.
Çınlayan kulaklar, nahoş uğultular
ve hiç söylenmemiş ağıtlar eşliğinde,
beni istemeden uğurladığın uzaklıklar,
nicedir geri dönüyor sana.
Yüzünden düşen parçaları topluyor yağmacılar.
Hepsi birer yara, hepsi birer yara…

Okuduğun bu yazıt,
seni seven bir yakından.
Daha cok acı verir bazen insana
yaraları sarmak, yaraya tuz basmaktan.
Ve neye yarar bin yaşamak,
dokunamadıktan sonra?
Koynunda beslediğin bu yılan,
şimdi istemeden zehrini akıtıyor sana.
Ne yapsam boşuna, ne yapsam boşuna…

Yıkıntıların, acıların üstüne
tekrar kurulan şehirler, hayatlar
hep daha önceki yaraların izlerini taşıyor.
Bat-Yam hala sıcaktır şimdi, bir zamanlar;
sahil şeridine demirleyen korsan gemileri
veya koynunda yara izleri olan bir kadının
tuz buz olmuş heykeli.
Bizanslılar esir aldı beni burada,
Peki sen hala anımsıyor musun izleri?
Ester, sakın bakma arkana!
Sodom ve Gomorra, Sodom ve Gomorra..

Levent Sevi Sonbahar 2004

1 yeni hayat karamelası.:

Ayşe Marika Sağlam dedi ki...

kalbin kırmızısına değiyorsun. bundan kimsenin haberi olmuyor. herkes aynısını yapar; hatta aynılar sanıyorsun büyüyorsun.... aynı eşiğe sığamayacak kadar... elinde oyuncakların yerine hiçbir yere bırakamadığın kalemlerin ve rüzgarda uçuşan sayfaların var. aynı olmadığını ilk ondan öğreniyorsun. sadece ona ait olduğunu ve onsuz dünyanın bir hiç kaldığını. yazıyor yazıyor ve yazıyorsun. seni en çok gece anlıyor ve mormartı seviyor