15 Nisan 2008 Salı

Yakın Mevsim.


Bir kış günü, şöyle yazmışım:
uyuyakalana kadar uyuyamıyor
uyuyakaldığımı unutana dek uyanamıyorum.

Ve en sevdiğim şairin sözleri:
"ve hayatım bomboş, tüm yaprakları koparılmış
bir çiçek gibi. seviyor, sevmiyor, seviyor."
Kurşun kalemle çizmişim altını.

Anlar da bir süre sonra silinir,
başka anlar alır yerini.
Uzak bir mevsim gibi, pikeyle yattığını yazın
unutmak gibi yorganın altında.

Yakın bir mevsimdeyim şimdi,
çimlerine uzandığım.
Anıların uzağında,
anılar benim düşmanım.

Işıkları söndürdükten sonraki
yürüyüşüm, bir idam mahkumunun
elektrikli sandalyeye giderkenki
yürüyüşü gibi değil, koridordan yatağa gidilen yolda.

Yeni mevsimimin çimlerinde
rahat bir koltuk beni karşılayan;
koşup yorulduktan sonra uyuyakalıp,
uyuyakaldığım anı hatırladığım.

Levent Sevi 14 Nisan 2008 Hisarüstü.

6 Mart 2008 Perşembe

Annemin Yüzü.



Sende annenin yüzünü görüyorum demişti,
annemin eski bir arkadaşı.
Aynı burun, aynı ağız, aynı saçlar;
bakışların, hareketlerin bile aynı.
Yürüyüşün, duruşun, rahatlığın;
davranışlar, konuşmalar.
Özellikle gözleri,
gözleri tıpkı annesi.

"Özlemlerim yok, çünkü ben sürekli özlüyor
ve bir özlem durumunda yaşıyorum.
Bu yüzden özlemlerim kalmadı."
demişti, doğumumdan on üç gün önce
ölen Tezer, annem ve babam
beklerlerken heyecanla beni.

Şimdi bilmiyorum gözlerim, kimin gözlerine
daha çok benziyor, bir kedi gibi
bakarken her gün beni sevenlere
bir çerçevenin içinden.

Tezer bana bakarken,
ben de anneme bakıyorum şimdi
ve bir fotoğraftan ikimize bakan annem
sevincinden ağlıyor hatırlayıp geçmişi.

Heyecanla beklediklerimi.


Levent Sevi 6/12 Mart 2008 Levent.

17 Şubat 2008 Pazar

Tutmayan Kar.


3 Mart 1987.
birinci yaşgünümü
kutlama hazırlıkları yapılırken,
birden kar yağmaya başlamış;
ve on beş gün boyunca, çıkamamış
kimsecikler evlerinden.
yazık olmuş, annemin dediğine göre,
onca hazırlığa ve zahmete.
bilebilseydik daha önceden...
demiştim ki babana halbuki, Co, bu kar tutmaz.

3 Aralık 2005.
bugün, herkes sıkı giyinsin deniliyor
hava durumunu sunan radyolarda.
bu işin şakası olmaz.
bugün yılın ilk karı yağacak,
geleceği merak eden insanların
hazırlık yapmasını sağlayacak.
yok ama, bence bu kar tutmaz.

inanmamama rağmen,
ne vakitlere ne de fallara;
bakmadan önce, elçiye zeval olmaz,
ve eskisinden bile mutlu olacaksın
üç vakte kadar
dedi Ayşe, baktıktan sonra kahve falıma.
Dışarıdaki kar,
tanelerini yapıştırırken odanın ince camına,
ama kartopu oynayacak kimse yoksa dışarıda,
hayır, hayır, bu kar tutmaz.


Levent Sevi Kasım/Aralık 2005 Hisarüstü/Beşiktaş

5 Ocak 2008 Cumartesi

Soğuk Soğuk Soğuk.


karlı pazar günlerinin o meşhur oyunu:
sıcak mı, soğuk mu.
bütün evi koştura koştura dolaşıp,
sıcak sıcak sıcak;
ve soğuk soğuk soğuk seslerinin arasında,
en sonunda, ne pahasına olursa olsun bulduğum
o saklanan gazeteyi, bir şeylerin arasında.
karlı pazar günlerinin o meşhur oyunu.

kar yağıyor dışarıda,
gazetenin pazar eklerini okurken ben,
neleri örttüğünü, neleri
gizleyebileceğini düşünüyorum karın.
gazetemi bırakıp dışarı çıkarken,
bilmiyorum ne olduğunu aradığımın
ama nasıl da hissediyorum
nasıl da soğuk hava.

bulamıyorum yeni hayatı
hiçbir şeyin altında.


Levent Sevi 25 Aralık 2005 Beşiktaş/5 Ocak 2008 Şişli.