Yedi ev değiştirmişim
son dört senede.
Ne hüzünlenerek, ne heyecanlanarak fark ettim:
Bir evden çıkarken yaşadığım hüzünle
bir eve çıkarkenki heyecanım
azalıyor gitgide.
Daha sonraları, benim duvarlarım olacak duvarları.
Pencerelerini açıp kapıyorum,
perdelerle örtüyorum üstünü,
güneş ışığı üzerimizdeki tozu yansıtmasın diye.
Şişli’deki o ilk evi.
Daha sonraları yaşayacağım evleri.
Ve şu anda gördüğüm rüyadan
kilometrelerce uzakta bulacağım
son düşü göreceğim evi.
tatlı tatlı gezinirken, annem arıyor,
içine doğmuş sanki:
“Memnun musun oğlum yeni evinden?”
Duyması gerekenleri duyuruyorum:
“Çok memnunum anne, ev çok güzel.”
o evle ve benle uğraşırken
ben, evin ve çocukluğumun tadını
çıkarabildiğim için.
son göreceğim rüyada,
artık düşleyecek başka bir ev de olmayacak.
Ve ben top oynadığım koridorun içinden
şehrin sokaklarından geçen başıboş bir at misali
geçip, usulca annemin yanına uzanacağım.
Perdelerin arasından süzülen sokak lambasının ışıkları
kirli ve yaşlı bedenimi temizlemeye başlarken.
2 yeni hayat karamelası.:
çok güzel olmuş levent beyim, bekle(til)diğimize değiyor herhalde =)
hangi ev duyurabilir içinde yanarken çıkan o sesi, isi...kim bilebilir dört sanılan yüzlerce duvarın gerisinde közsüz ateşte eriyen düşün-suya düşmeden önceki-halini..bir şeylerin i(yi) hali, yetinmelerin yücelişiyse eğer, gözde köz birikir...ve yine bilmez kimse duvarların bunu hiç ama hiç unutmadığını....
Yorum Gönder